10 Aralık 2010 Cuma

DİLEMMA...


DİLEMMA
Güz gecelerinin canhıraş telaşesi arasında can buldun satırlarda
Uzun uzadıya yolların mum ışığıyla aydınlatıldığı vakitlerdi/yazıldı benim öyküm
Sere serpe uzanmış keşifsiz bir öğretiydin mızraplı dilimde
Saklı kentin

Saklanamayan gül bahçesiydin benim içimde…
 

Dudaklarımda senden kalan son kurşunlar var
Mezar taşına serpilmek için...
Nasıl da beklerdi çarpıntıların kucağında…
Bilmezdin... Bilmezdim...

Yar Dilemma...
Can Dilemma...

Bir satırda binbir kahırla
Gözyaşlarımdan cam yaptım nefesimin buğusunu sana üfleyip
Katır katır taşıdım heybelerde yalnızlığı
Geceye gün güne gece deyip...

Görüyor musun?
Yağmurlar düşüyor dudaklarımdan çöllere
Şakaklarım yağmalanmış gökyüzünün son sözleriyle
Bırakıp kaçmış zindanlar içimden ömrümce
Şimdi bütün şehirler
yıkık
dökük
ölümüne amade...

Gidişine bin yıl biçmiştim dönüşüne metanet…
Sanma saklı mabedim olmazsın bana ebed
Adınla yazdım damarlarıma işleyen sızını
Adınsız/ı kaldı yüreğimde...

Be kadın!
Be hayalim!
Be inanılmazım!
Gel artık kalmadı hayrım hayratım…

Safağın hançeriyle kestim sana dönen geceyi
Yırttım bak
Kabuslardan kalan siyah-beyaz resimlerini
Hay!
Hayalim!
Hayretim!
Hayaletim!

Yar Dilemma...
Can Dilemma...

Kuyularını kazdığım kalemlerin mürekkebi dayandı kapılarıma şimdi/sebepsiz
Senin koştuğun toprak yollarda şimdilerde ölü çiçeklerin mezarları var
Kaldırım taşlarını söküp atıyor senli gösterilerde kör bıçaklar
Her toprağa düşen tohumun başını seviyorum göğe varmadan...

Susuyorum
Susturamadıklarımı savuruyorum denize…
Adına karışıyor bir fincan çayın buharı
Suyun son sözü oluyor havaya tutuşanlar...

Damarlarım zorlanıyor AŞK okyanusunda içime sığmıyor rengin
Ben diyorum mavi sen diyorsan beyaz…
Ortalarda kalıyoruz el ele
Gökle toprak arası…

Belki bir yağmur damlası
Belki bir şimşek tarlası...
DİLEMMA
Pas rengi bir AŞK yarası...


Gökay Birkan SUCAKLI

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...