Avuçlarımdan yere inci inci zâr düşer
Kudretle alnıma bir uzun intizar düşer
Hüsnünün karşısında bülbül olamadım da
Yine de gül lütfûndan şu sineme hâr düşer
Ben hâlâ yanıyorum, gönül unutmadı ki
Nitekim nisyanın kalktığı yere nar düşer
Pay etmiş adaletle güya canan zamanı
Bilmem neden hep bana uzun sonbahar düşer
Vuslat ümidi bile gençleşmeme yeterken,
Bir lahzalık firakla gönlüm ihtiyar düşer
Kelime yârla başlar, hece müdamdır yârla
Ve cümlenin sonuna nokta gibi, yâr düşer
Bir baktın ki sevgili parçaladın kalbimi
Sanırsın sinem üstüne şak-ı Zülfikâr düşer
Ey kalkanı hâr, ölme ne olur başka yerde,
Sinem kabristanında sana da mezar düşer
Çarhı almış figânım, ay utanıp saklanır
Derdime sema ağlar, tek tek yıldızlar düşer
Çözdüğün zaman hani zülfün dudak büker ya
Kalbimin en sıcak noktasına kar düşer
Sual ederler benden “Seviyor musun hâlâ?”
Dudağımdan cevaben sükûtla ikrar düşer
Mustafa TANRIKULU
2 Nisan 2010 Cuma
Gül Lütfûndan Şu Sineme Hâr Düşer...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder