18 Kasım 2010 Perşembe

SEVDA DEDİĞİN BÖYLE OLMALI...



*Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki
kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca'da "Güneş ve Ay" anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi
Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan'dır.


Padişah kızını Rüstem Paşa'ya verir.

Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan'a deliler gibi
aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını, olanca güzelliğiyle
sanatına yansıtmıştır.

Üsküdar'a, Saray'ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan
Camii'nin temelini atar ve 1548'de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki
"etekleri yerleri süpüren bir kadının" dış çizgilerini verir.

Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı'da, pek kimselerin
uğramadığı ıssız ama İstanbul'un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir
eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan'a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz
metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse  161 pencere, camiin iç
güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki
işlemeler Mihrimah Sultan'ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana.
İşte, aşka adanmış iki eser.

Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar'daki camileri aynı anda görebileceğiniz
bi yer seçin. Ve 21 Mart'ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde
seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan'ın doğum günüdür.

Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:

Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş
batarken, Üsküdar'daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş
ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik
anlayışıdır Yarabbim!

(Mimar Seda Ünal'a teşekkürler)

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...